Son devirde Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik provokasyonları arttı. Atina’nın tahrikleri ile tırmanan kriz büyütülürse NATO ve bölge ülkeleri açısından felakete dönüşebilir. Bugün ortaya çıkan tansiyonun art planında bir asra yakın müddettir çözülemeyen Kıbrıs, kayalık-adacıklar ve kıta sahanlığı üzere esaslı meseleler var.
“ANKARA-ŞAM YAKINLAŞMASI BÜTÜN OYUNLARI BOZAR”
Tarihçi Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu: Türkiye’nin Yunanistan’la yaşadığı sorun Ege krizi, Ankara’nın Irak’ta başlattığı askerî operasyon ve Suriye idaresiyle devam eden görüşmelerden bağımsız değil. Şam-Ankara yakınlaşması ihtimali bile Batı cephesini korkutuyor. Bu türlü bir durumda en büyük öncelikleri olan İsrail’in Suriye tarafında büyümesi ve Doğu’da kurulacak PKK terör devleti projesi çöker. Ayrıyeten beklenen bir Suriye-Türkiye münhasır bölge muahedesi ile Akdeniz’de AB-Rum-İsrail hareket alanı bir epey daralır. Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafı kazanır. Bu türlü bir ihtimal de bilhassa güç alanında Batı-İsrail ittifakına kaybettirir.
“EN FAZLA AB VE NATO ETKİLENİR”
Emekli Kurmay Albay Celalettin Yavuz: Yunanistan ve Türkiye ortasında çıkacak rastgele bir savaştan en fazla AB ve NATO olumsuz etkilenecek. Karadeniz ve Balkanlarda Rus kanadını dizginleyecek yegâne güç Türkiye ve yaşadıkları güç krizinden tek çıkış yolları da tekrar biziz. Yalnızca bu iki faktörün dahi Türkiye’yi vazgeçilmez kılmaya yetiyor. ABD, NATO’yu Çin ve Rusya’ya karşı caydırıcı bir güce dönüştürme eforu verirken, bu türlü bir savaş Batı ittifakına telafisi sıkıntı ziyanlar verir. Bununla birlikte İslam dünyasını da kıymetli oranda karşılarına alacaklar. Bu nedenle sıcak savaş işlerine gelmez. Biz bu noktada daha çok eski devirlerde tartışmalı ada-adacıklara Yunanistan’ın yerleşmesi ya da buraları silahlandırmasına hangi seviyede reaksiyon verildiğine odaklanmalıyız.
“Üretilen kriz aslında Türkiye için olduğundan daha çok Yunan tarafı açısından tuzak. Turizmden öbür geliri olmayan bir ülke için savaştan daha büyük felaket olabilir mi?”
“RAHATSIZ OLUYORLAR”
Güvenlik ve Dış Siyasetler Şurası Üyesi Prof. Dr. Aygün Attar: Batılı hükümranlar Yunanistan’a Türkleri taciz ve tahrik rolü verdiler. Onlar da bu tarihi rolün gereğini ifa ediyor. Şu an sahiden bütün dünya istikrarlarına tesir eden bir Türkiye gerçeği var. Memleketler arası arenada yükselen bir aktör olarak tarih sahnesine çıkmamızdan rahatsız oldular. Türkiye üzerinde hesapları olan bu güçler Yunanistan’ı koçbaşı olarak kullanıyorlar. Lakin bu durumun iki ülkeye de getirisi yok. Global ölçekli bu hesaplar bozulmalı ve tansiyon düşmeli.
“DERTLERİ BÜYÜK ÖLÇEKLİ KRİZ”
Uluslararası Alakalar Uzmanı Prof. Dr. Yalçın Sarıkaya: Fransa ve ABD bu sürecin ardındaki asli aktörler. Türkiye’yi dış siyasette sıklet merkezi olan Suriye ve Irak başta olmak üzere Libya, Karabağ üzere noktalardan kopararak tek cepheye yani Ege’ye angaje etmek istiyorlar. Karabağ sorununun nispeten hallederek Ermeni hududunda rahatlayan lakin Irak ve Suriye’de daha faal hâle gelen ülkemizi Batı cephesine yığmaya endeksli bir taktik uygulanıyor. EastMed’in çöküşü ile İsrail Türkiye’ye mecbur kaldı. Avrupa’da tıpkı durumu yaşayacak lakin Yunanistan üzerinden birtakım aktörler bahtını deniyor. Tartışmalı alanları kaşıma ve büyük ölçekli kriz çıkarması için Yunan hükümetini yönlendiriyorlar. Daha evvelden krizlerde nispeten istikrarcı davranan AB ve ABD’nin politik açıdan son olaylarda açık bir biçimde Atina’yı desteklemesi de bunun göstergesi. Türkiye 2016 yılında milletlerarası bağlantılarda olağanlaşma sayfası açtı. Suriye, İsrail, Ermenistan, Mısır ve hatta İsrail’le bu kapsamda bağlar kuruldu. Bu rüzgardan Yunan tarafı da etkilendi. Karşılıklı ziyaretler oldu ve olumlu açıklamalar yapıldı. Yaşananlar Yunan tarafı açısından tuzak. Bu sebeple taraflar hemen bu soğuk ortamdan çıkmalı ve soğukkanlılığını kaybetmemeli.
