Soruşturma tamamlandı, Şebnem hemşire cinayete kurban gitmiş

İzmir’de özel bir hastanede hemşirelik yapan 29 yaşındaki Şebnem Köker, hastanede 24 saat nöbet tuttuktan sonra 4 Haziran günü İzmir’den İstanbul’a gitti. Burada erkek arkadaşı ile Kadıköy’de bir pansiyonda kalan Köker, 6 Haziran gecesi pansiyonun 5. kattaki odasından demir korkulukların üzerine düşerek hayatını kaybetti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, hemşire Şebnem Köker’in ölümüyle ilgili yürüttüğü soruşturmayı tamamlandı. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, Köker’in erkek arkadaşı Timuçin Bayhan’ın (33) ‘kasten öldürme’ suçundan müebbet hapsi istendi.

Konuyla ilgili konuşan baba Abdullah Köker, “Televizyonda görürdüm. Kadınlar ölünce üzülüyordum ama bir gün benim de bu olayın içinde olacağımı tahmin etmezdim” diye konuştu.

“İNTİHAR DEĞİL CİNAYET”

Kızının intihar etmediğini, olayın bir cinayet olduğunu başından beri savunduğunu söyleyen Köker, şunları kaydetti:

Kızımın kucaklanarak aşağıya atıldığını, olayın intihar olmadığını hep söylüyordum. Bu iddiamı, bilirkişi raporu ve olay yeri fotoğrafları doğruluyor.

* Otelde kalan şahısların verdiği ifadelere göre şahıs kızıma ağır küfürler etmiş, kızım alkollüymüş. Kızım hırpalanmış. Odanın her yerinde kan izleri var.

Kızım aşağıya düşerken hiç ses çıkarmamış. İntihar olsa da, biri itse de insan ses çıkarır. Hiçbir şekilde kadın çığlığı çıkmıyor.

Kızımın o sırada kendinde olmadığını düşünüyorum. Cansız manken gibi alınıp bırakılmış sanki.

Kızım ya zoraki alkol verilerek bayıltıldı, ya yukarıda darp edilerek bayıltıldı ya da yukarıda zaten cansızdı.

“GİTARIN GERİ KALAN KISMI NEREDE”

Şebnem Köker’in otopsi raporu hakkında konuşan acılı baba, şunları söyledi:

* Otopsi raporunda kızımın başının arkasında 7 santim yarık, sağ kolunda ve kaburgasında kırık olduğu belirlendi. O düşüş biçiminde kafasının yarılması mümkün değil. Olay yerinde kızımın yanında gitar sapı var. Bu gitarın geri kalan kısmı nerede bilmiyoruz.

* Kızım ölmeden önce beni başka bir numaradan arayarak sesi titrer biçimde telefonunun denize düştüğünü söylemişti. Kızımın telefonu denize düşmedi. Çünkü gece saatlerinde kendi telefonu ile arkadaşları ile mesajlaşmış.

Zaten kızım benim numaramı hafızasından çevirmez. Telefonu sonradan bulan şahıslar bana başka bir şey anlatıyor, ifadesinde başka şeyler söylüyor. Düştüğü söylenen telefonda ne bir hasar ne de bir oksitlenme var.

İfadeler hep çelişkili. Otel, otel kaydı yapmamış. Kimlikler alınmamış. Bu durum da çok ilginç.

“KANADA’YA YERLEŞECEKTİ”

Kızının hayat dolu olduğunu, intihar edecek biri olmadığını söyleyen baba Köker, şöyle konuştu:

* Ben bu olayın başından beri takipçisiyim. Benim kızım çabalayıp kilo verdi, hayat doluydu. İntihar edecek biri değildi. Benim kızım balkona çıkıp çamaşır asmazdı. Yükseklik korkusu vardı.

* Yükseklik korkusu olan insan pencereye çıkıp atlar mı? Pencere pervazında da oturmaz. Fizik kurallarına göre bir insanın sırt üstü atlayıp intihar etmesi de mümkün değil.

Atlarken de alt kattaki açık panjura değmiyor bile. Kucaklanıp bırakılmış gibi. Demirlere saplanması da hedeflenmiş gibi duruyor.

Bu olay olmasaydı anne ve kardeşinin yanına Kanada’ya gidecekti. Annesini özlediği için orada yaşayacaktı. Yani planları vardı.

* Ben yetkililerden bir seri katilin önlenmesini istiyorum. Bu şahıs bu davadan ceza almazsa başkalarının da canını yakar. İnsan öldürmek bu kadar kolaysa kaç kişinin daha canını alır.(İHA)

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir