İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, dokunulmazlığının kaldırılmasına ait fezlekenin TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda gündeme alınmasıyla ilgili olarak, “Siyasetin saray eliyle dizayn edilmesi, bir sefer daha yargının siyasete müdahalesinin önünün açılması, yaklaşan seçim sürecinde kendilerince kullanışlı görülen bir komplonun 14 ay sonra tekrar gündemleştirilmesidir. Bizim şahsî ve siyasi geçmişimizde, en ufak eğilme, bükülme ve teslim olmanın izine rastlanamaz. Saraya teslim olma yerine güzel beşerlerle demokrasi seyahatine çıkan bizlere sarayın sopası işlemez” dedi.
İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, dokunulmazlığının kaldırılmasına ait fezlekenin TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda görüşülecek olmasıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Türkkan, şunları tabir etti:
“Bu sürecin bir Saray komplosu olduğu konusunda partimizin ve kamuoyunun hiç kuşkusu yoktur”
“5 Kasım 2021 tarihinde Genel Liderimiz Sayın Meral Akşener’in Bingöl ziyaretinde, daha evvel Sayın Akşener’e sosyal medya yoluyla hakaret ve küfür eden provokatör bir şahıs, şehit yakını olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kişinin Bingöl’e özel olarak getirildiği, planlı bir olayın kesimi olduğu bilinmekle birlikte, devam eden süreçte AK Parti iktidarı tarafından işe yerleştirilerek ödüllendirilmiştir. Kaldı ki şehit olduğu söylenen kişinin şehit olup olmadığı muhakkak olmamakla birlikte, bu kişi üzerinden güya şehit bir polis, ya da şehit bir asker algısı yürütülmektedir. Şehit olduğu söylenen kişinin tahminen de teröristlere yardım götürürken mayına basmış olabileceği de göz gerisi edilmemelidir. Zira bu kişinin resmi bir şehitlik kaydı bulunmamaktadır. Olayın öznesi şehit yakını değil, provokatör bir şahıstır. Bu sürecin bir Saray komplosu olduğu ve Uygun Parti’ye yönelik komplolar zincirinin bir modülü olduğu konusunda partimizin ve kamuoyunun hiç kuşkusu yoktur.
“Adıma düzenlenen fezleke, muhalefeti ve toplumu sindirme uğraşlarının bir sonucu olarak siyaset sahnesine dahil edilmiştir”
Partim ve şahsım hususa gerekli hassasiyeti göstermiştir. Fakat bu olayın planlayıcıları, olayı yalnızca provokasyon boyutundan çıkarıp Türkiye’nin ana gündem hususu yapmış, aylarca süren şahsıma yönelik prestij suikastına dönüştürmüştür. Trol hesaplarla başlatılan toplumsal medya linçlerinden, TV ekranlarında gaye gösterme, sıcak siyasetin kesimi haline getirmelerine şahit olunmuştur. Olayın gerçekleşme tarihinden bugüne kadar on dört aylık bir müddet geçmesine karşın, benzeri mahiyette hakaretten 158, yaralanmadan da 36 tane belge varken, Meclis’te bekleyen 1760 evrak ortasında yer alan; adam öldürmeden tutun, dolandırıcılık ve sahteciliğe kadar birçok haysiyet ve onur kırıcı kabahatlerle birlikte hırsızın, dolandırıcının, ihaleye fesat karıştıranların, devleti hortumlayanların ve hatta katillerin evrakları dururken, 17/25 Aralık’taki hırsızlıkların dahi üzeri kapatılmış, şanlı Türk polisine ‘şerefsiz’ diyen milletvekiline dava bile açılmamış, tüm bu cürümlerin gündeme getirilmesine gerek bile duyulmamıştır. Tüm bu insan ahlakına sığmayan cürümler bir kenara bırakılıp, adıma düzenlenen fezleke, 1760 tane evrak içerisinden cımbızla çekilerek gündeme alınmış, muhalefeti ve toplumu sindirme uğraşlarının bir sonucu olarak siyaset sahnesine dahil edilmiştir.
“Saldırılar bizi demokrasi seyahatimizden geri bırakamayacak”
Siyasetin Saray eliyle dizayn edilmesi, bir kere daha yargının siyasete müdahalesinin önünün açılması, yaklaşan seçim sürecinde kendilerince kullanışlı görülen bir komplonun on dört ay sonra tekrar gündemleştirilmesidir. Bizim şahsî ve siyasi geçmişimizde, en ufak eğilme, bükülme ve teslim olmanın izine rastlanamaz. Saraya ve saraya boyun eğenlere itiraz üzerinden bir büyük demokrasi seyahatini yürüten Âlâ Parti’ye yapılan bu istikametteki akınlar bizi demokrasi seyahatimizden geri bırakamayacaktır. Saraya teslim olma yerine DÜZGÜN beşerlerle demokrasi seyahatine çıkan bizlere Sarayın sopası işlemez. Şehitlerimize ‘kelle’, şehit yakınlarına ‘karaktersiz şehit babaları var’ diyen, Türk Milletinin yüreğini yakan şehit haberlerini ‘3-5 şehit var diye’ kopan bir yaygara olarak gören zihniyetin sahipleri; şehit, şehit yakınları ve gaziler konusunda bize ahkam kesemez. Şahsımın ve partimizin bu husustaki hassasiyeti asla tartışma konusu dahi olamaz.” (ANKA)